Gönüllü Kölelik Neden Mümkün Değil?

· Yazar: Serkan Kiremit
Gönüllü Kölelik Neden Mümkün Değil?

“Serbestçe yürümek ve kimseye itaat etmemek dışında ruhu tatmin edecek olan sizce nedir?” (Walt Whitman)

1

Bir bireyi herhangi bir yerde ya da başka birinin sorumluluğunda -zorla- tutmaya güç yetirmek doğal hukuka aykırıdır. Aynı zamanda herhangi bir kurum yada kişi, bir bireyi iyiliklerin ve ahlakın bilinmeyen doğasına göre davranmaya zorlayamaz. Her birey kendi onayı olsun veya olmasın yürürlükten kaldırılamayacak mutlak haklara sahiptir ve birey bu hakları kullanıp kullanmama konusunda özgürdür.

Bu düşünceye göre bir birey gönüllü köleliği tercih edebilir mi? Soyut anlamda evet ama somut anlamda böyle bir şey mümkün değil. Çünkü kendi onayı ile gönüllü köleliği seçen bir birey, bireyciliğin ve özgürlüğün neticesinde, tercih ettiği kölelik ile çelişkilidir. Herhangi bir birey kendi isteğiyle ve özgür iradesiyle köle olabilir ama kendi isteğiyle ve özgür iradesiyle tekrar eski özgür ve tercihleriyle kendini ifade edeceği günlere geri dönemez. Tutarlılık, tercihler ve özgürlükler için çok önemli olmayabilir. Fakat mesele zorlamanın olmadığı durumda gönüllülük ise, birey kendi mantığıyla vazgeçtiği haklarından tekrar kendi iradesiyle kölelikten gönüllü olarak özgür bir birey olmayı seçemez. İşte bu yüzden zorlamanın olmadığı bir dünya hayalinde olan liberal bir birey asla gönüllü bir köleliği olumlayamaz. Çünkü gönüllü olarak köleliği seçen biri, kölelik sözleşmesini efendisi tarafından yırtılmasını önleyemez veya hürriyetini kendi tercihiyle elde edemez. Kölelik böylece gönüllü olarak seçilebilmektedir ama gönüllü olarak terk edilememektedir. Efendi nasıl ki kölenin hak ve özgürlüklerini hiç düşünmeden bir kâğıt parçası gibi sözleşmesini yırtabilecek hakkı eline geçirdiyse, hiç kuşkunuz olmasın en kısa zamanda kölesinin hayatını da sonlandırabilecek güce sahip olacaktır. İşte gönüllü köleliğin tartışmasız sonu kısaca budur. Oysaki bireyin hak ve özgürlükleri bir başkası tarafından denetlenemeyeceği gibi haklar ve özgürlüklerde bir başkasına devredilemez.

2

Başta Nozick[1] ve Block[2] gibi birçok özgürlükçü bireyin gönüllü köleliği tercih ederek aslında bir daha özgürlüğü istemeyeceğini ve kaçınılmaz bir şekilde gönüllülük konusuna bir daha değinmeyeceğini ifade etmektedir. Bu güçlü bir itirazdır. Fakat düşünce; soyut, eksik ve tutarlılıktan uzaktır. İlelebet özgür olmamak için özgürlüğü kullanmak, aslında özgür olmanınözgür olmamaya tercih edilmesidir. Eğer sağlamasını yaparsak sonuç şüphesiz karşımızdadır. ‘Özgür olmamanın’ anlamı kendini istediği şekilde ifade edememektir. Oysaki gönüllü olarak tercih edilen ‘kölelik’ gene gönüllü olarak ondan vazgeçilemiyorsa mantıken tutar tarafı yoktur. Kısacası özgürlük, özgür olmayana izin verir ama özgür olmayan, özgürlüğe izin vermez.

Özgür toplumu, bireylerin başka bireyler tarafından zorlanmasının mümkün olduğunca azaltıldığı bir topluluk olarak adlandırabiliriz. Gerçi biz özgür toplumu dayanaksız ve her istediğimizi yapabileceğimiz bir güç olarak düşünsek de durum böyle değildir[3]. İnsani performansımızı gerçekleştirdiğimiz en mühim şey, özgür tercihimizi kullanarak kendimizi ifade edebilme yeteneğimizdir. Tercihlere karışmak, bireylerin özgürlük alanına girmektir. Bunu önlemenin en garanti yolu bir hakkı dokunulmaz ilan etmektir. Ama bu buyruk, zorunluluk yasasından kaynaklanmaz.

İnsan doğası gereği, ayakta durabilme, yaşamını sürdürebilme, gelişme ve hayatın sağladığı bütün fırsatlardan faydalanabilmesi için kendisine ve çevresine sahip olması gerekir. “Evrenin geliştirebileceğinizden emin olabileceğiniz tek bir köşesi vardır; o da kendinizdir.”[4] Yaşama, özgürlük ve mutluluğu arama hakkı, Doğal hukukta da bulunan: Özel Mülkiyet Hakkıdır. Muhakkak ki, mülkiyet hakkı bir takım mülklere sahip olunacağının garantisi değildir, sadece kazandığımız şeylere sahip olabileceğimizi belirler ve garanti eder.[5] Mülkiyet hakkı, nesneler üzerine değil insanın ifadesinde kendisini gösterir. Mantık ve beden, bireyin vazgeçilmez hakkı olan mülkiyet hakkının kendisinde olan araçlardır. Bunlar terk edilemeyecek şeyler olduğu gibi terk etmeye kalkıştığımızda gene bizimle gelen şeylerdir de. Mülkiyetin olmadığı yerde özgürlük, özgürlüğün olmadığı yerde mülkiyet kesinlikle aranmaz.

3

Hayatın değeri, baştan ne olacağının bilinememesidir. Kölelik kurumuna katılmak isteyen bir gönüllü, kendi yaşam finalinin ne olacağını çok iyi bilir -ölene kadar köle kalmak- böyle bir hayatın değeri onun için çok anlamlı olabilir ama insan ya durumunu değiştirmek isterse ne olacaktır? Yaşamın bir başka kazanımı da, aktif bir öğrenme sürecinde insanın el yordamıyla hayatına yön vermesidir. Böyle bir süreçte, planlar, stratejiler ve amaçlar yaşamın herhangi bir yerinde bir insan için hep doğru gitmeyebilir. Gönüllü olarak başladığı bir işte, bir birey, kavramın gene bize yüklediği doğru anlamıyla gönüllü olarak bir işten vazgeçmeyi gerektirebilir. Fakat kölelik kurumu, kavram olarak, gönüllülük durumunun ortadan kaldırılmasıdır. Yalnız bir istisna, efendinin isteğiyle bir köle azat edilebilmesi hariç. Başkasının karar verdiği bir hayatı yaşamak çekici gelebilir ama unutulmaması gereken en önemli şey: “Her bireyin kendi bireyselliği ve yaşayacağı sadece kendi hayatı vardır” ilkesini akıldan çıkarmamaktır.

Eğer yaşayacağımız tek bir hayat varsa bütün bir yaşamı etkileyecek bütüncül bir değişimden uzak kalmak yerinde olabilir. Özgürlüğün güzel günlerine geriye dönmek istediğimizde, kölelik kurumunun kapısı kapalı ve kilitleri sımsıkıdır. Kölelik kurumuna giriş serbest, çıkış ise yoktur. İktisat böyle bir sektörü rekabetten ve özgürlükten yoksun olarak değerlendirir.

Bireyin gönüllü bir şekilde köleliği seçmesi, kendinden vazgeçmesi demektir. Bireyin kendisinden tercihen ayrılması aynı zamanda özgür iradesinden, mülk tasarrufundan ve kendisi için iyi olabileceğini düşündüğü hayat biçimlerinden de ayrılmasıdır. Kölelik, bireyin zamanın herhangi bir küçük anında değil, bütün özgür seçimlerinden ömür boyu vazgeçmesi demektir. Hayatın kaynağı, bu durumu, mantık çerçevesinde değerlendirmesi çok zordur. Bunun bir çok sebebi vardır. Bireyin asıl mülkü kendisidir ve bu alışverişin konusu olarak süresiz kabul edilemez. Alışverişin konusu bireyin kendi emeği ve bilgisiyle ortaya koyduğu ve çıkardığı ürünlerden meydana gelmesidir. Yoksa birey; özgür iradesini, eğilimlerini ve kişiliğini başkalarının tasarrufuna süresiz bir biçimde devredemez. Eğer devrederse birey için, kölelik sözleşmesi ömür boyu geçerlilik kazanacaktır. Oysa hiçbir insan olduğu gibi kalamaz. Hayatın getirdikleri, tercihlerin farklı eğilimleri, zamanın değişen yüzü ve geleceğin bilinemezliği bizi hep olduğumuzdan farklı yollara sürükleyecektir. Sözleşmeler böylece, özgür irademizin değişen yüzünde ömür boyu yapılamaz. İlkin sözleşmeye uymak doğal hukukun birinci kuralıdır. Ama sözleşmeyi belli bir zaman sonra feshetmekte doğal hukukun içinde yer alır. Oysaki kölenin böyle bir sözleşmeyi feshetmek gibi bir yetkisi yoktur. Efendi ne derse o olur. İkincisi, Kölenin, üzerinden belli bir zaman geçtikten sonra düşüncelerini değiştirmesi nedeniyle kölelik durumundan özgür bir birey olmayı tercih etmesi, kölelik kavramına terstir. „Bazı emek karışımı türleri, amaçlanan mülkiyeti yaratamaz. Emek, çünkü üzerinde çalışılan şeyin kendisi doğal özgürlük/özyönetim için doğmuş bir varlıktır ve dolayısıyla zaten sahiplenilmiştir(kendisi tarafından).”[6]

Üstelik kendini köle olarak satma düşüncesi, şeylerin doğal imkânsızlığı ile mantığın kendisi ile de çelişkilidir. Bir köle alıcısı, alım için yatırdığı miktarı köleden geri alabileceği için bireyin kendini köle olarak satması olanaksızdır. Ya birey kendini satamaz (alıcı kölenin parasını gasp ettiği durumlarda sözleşme düşeceği için) ya da kendini satma işlemi kölelik çerçevesinde gelişmez (alıcının satın aldığı varsayılan kölenin mallarına el koyamadığı durumlarda).

Bir örnekle açıklarsak eğer; kendisini, belli bir zaman dilimi boyunca, vücudunu istediği gibi kullandırtan “Escort Kız”, verdiği hizmet karşılığında müşterisinden aldığı ücret ile işini sonlandırır yahut müşterisiyle ilgili ya da ilgisiz bir nedenle, işi tamamlamama ya da başlamama hakkı olan ‘Escort Kız’ işin ortasında her şeyden vazgeçebilir. Karşı tarafı incitsin yahut kötü duruma soksun, böyle bir iş akdi özgür toplumun mümkün gördüğü bir sözleşme türüdür. Bir işi doğru yapmak ve bitirmek kadar, bitirmemek ve akitten vazgeçmekte, gönüllülüğün doğasında bulunur. Sözleşme yapmanın anlamı, kabul etmek olduğu kadar aynı zamanda tazminatı ödemek karşılığında feshedebilmektir de. İşin aslı, piyasaya giriş ve çıkışların kapalı olmamasıdır. Oysaki kölelik sözleşmesinden geri dönüş olmadığı gibi, serbest piyasanın kabul etmediği piyasa çıkışının olmadığı bir durumu içerdiğinden, özgür toplumla zıtlıklar içerir. Doğal hukuk sadece bireylerin hak ve özgürlüklerine bağlı soyut bir değer olmayıp, insan doğasıyla ilişkili tutarlı kurallar bütünlüğüdür. Birey sahip olduğu malları, çalışması karşılığında aldığı hizmetleri satabilir ya da gelecekte kendisine gelir sağlayacak yatırımları ipotek edebilir. Fakat istese de kendini köle olarak satamaz. Çünkü “Birey istese de, tercih etse de; kendi düşüncelerini, vücudu üzerindeki özgür irade ve denetimini bir başkasına devredemez.” Kısaca, Doğal hukuk, Köle-Efendi ilişkisi değil, Müşteri-Satıcı ilişkisidir.

4

Gönüllülük ilkesi, hiçbir kişiye baskı yapmayı, güç kullanmayı ve mülkiyeti üzerindeki hakları başkasına devretmeyi ve tekel bir güç olarak başkasına kullandırmaya izin vermez. Çünkü gönüllülük, insanların bir kısmının diğerleri üzerinde görüşlerini ya da çıkarlarını zorla kabul ettirmelerini reddeder ve hiçbir kişiyi hizmette bulunmaya zorlamaz, müsadere etmez ve hiçbir şekilde zorunlu ödeme talep etmez. Bireysel mülkiyet biriciktir ve tek bir efendi kabul eder: bireyin kendisini. Biricik insan hakları bir kişinin kendisinden almaya niyetli herhangi bir kişiye karşı malını, özgürlüğünü ve canını koruyabileceği özgün haklardır. Bu hakkın kullanılması, devredilemeyeceği gibi başkası tarafından denetlenemez bile. Bu her insanın mutluluğu arama ve bu mutluluğu nerede bulacağını, neyin arttırıp ve neyin artırmayacağını belirleme ve muhakeme etme gücüne sahip olması için gerekli olan ve özgürlük olmadan asla yararlanılamayacak olmazsa olmaz bir haktır.

Neticede, mülkiyet, yetenekler tarafından yaratıldığından, kendi yeteneklerinin sahibi olarak birey, mülkiyeti üzerindeki hakları kendi isteğiyle terk etmesi, yani özgür olarak seçtiği hayatı özgür olmamaya tercih etmesi, şahsiliğin paylaşılması ya da bireyselliğin çoğaltılması gibi boş bir şeydir ve yalnızca bir hayaldir. Kendi rızası ile biri, köle olabilir ama hiçbir güç, meşru olarak bireyin bedeni ve mantığı üzerinde idare ve kontrol hakkını bir başkasına devretmeyi kabul etmez. Böylece kölelik daha başlamadan bireyin kırmızı çizgilerinde son bulur. Bireyin kendisinde olan hakları kullanmak yalnızca bireyin kendisine aittir. İşte bu yüzden kölelik, başlı başına bir başkası tarafından sınırsız bir şekilde kullanılma, istenilmeden bir hizmeti yerine getirme ve özgür arzuların aksi yönde davranmaya zorlanma durumudur. Kölelik, gönüllülüğe, özgürlüğe ve mülkiyete karşıt bir insani durumdur. Kölelik bunca gönüllülüğe rağmen hâlâ mümkün değildir. Çünkü her insan ancak kendisinin aklına ve bedenine sahiptir, başkasının değil. Eğer bir insan başka birinin efendisi olamaz ise bu gönüllü kölelerin efendileri kimdir? Efendi yoksa köle de yoktur. Gönüllülük ise bir şeyi özgürce kabul etmek ve istediğin zaman terk etmektir. Kölelik gönüllüğün ortadan kalktığı yer ise, gönüllü olarak seçilen şey nedir? Buraya dikkat! John Ball’ın ünlü beyitiyle bitirirsek:

”- Âdem toprağı kazarken, Havva ip eğiriyordu,

Peki, o zaman efendi kimdi?-

Editör: Furkan Yelgen

Kaynak

  1. Nozick R. (1974). Anarchy, State and Utopia, 1999 Edition, p. 290-292, 331; https://ia801503.us.archive.org/10/items/0001AnarchyStateAndUtopia/0001_anarchy_state_and_utopia_text.pdf

  2. Block W. (2003). Journal of Libertarian Studies Volume 17, no. 2; TOWARD A LIBERTARIAN THEORY OF INALIENABILITY: A CRITIQUE OF ROTHBARD, BARNETT, SMITH, KINSELLA, GORDON, AND EPSTEIN; https://mises.org/journal-libertarian-studies/toward-libertarian-theory-inalienability-critique-rothbard-barnett-smith-kinsella-gordon-and-epstein?d7_alias_migrate=1 https://cdn.mises.org/17_2_3.pdf

  3. Tucker B. (1891). Liberty:8, no:10 dergisindeki makalesinden, 10 Ekim 1891; https://www.libertarian-labyrinth.org/wp-content/uploads/2020/04/08-10.pdf

  4. Huxley A. (1954). Algı Kapıları

  5. Kazandığımız şeyler; hile ve güç kullanmaksızın, hediye, mübadele ve miras yoluyla da elde edilir.

  6. Simmons, A. John. (1998). Maker’s Rights. Journal of Ethics 2; https://www.jstor.org/stable/25115580

Yazar Hakkında