Prens Sabahattin: Bir Osmanlı Liberali

· Yazar: Kadir Çabuk
Prens Sabahattin: Bir Osmanlı Liberali

Osmanlı’nın son padişahlarından olan 2.Abdülhamit’in yeğeni Prens Sabahattin, dayısına karşı ciddi bir muhalefet göstermiş ve birinci Jön Türk kongresini Paris’te kardeşi Lutfullah ile beraber toplayarak muhalefetini somut hale getirmiştir. İttihat ve Terakki Cemiyeti (İTC) ile de sorunlar yaşayan Sabahattin, Cumhuriyet’in ilanından sonra hanedanın sürgün edilmesi ile beraber Cenevre’ye gitmiş ve orada hayata veda etmiştir.

İkinci Meşrutiyet yılları ilk başta çeşitli özgürlükler getirmekle beraber Sabahattin’in fikirlerini yayması bakımından çeşitli talihsizlikler yarattı. Hüseyin Cahit, neredeyse tüm yazılarını Sabahattin’i susturmak için yazıyordu. Bu tartışmalar zuhur ederken İstanbul’da Ahrar Fırkası kuruldu. İkinci Meşrutiyet yıllarının İTC’den sonra en etkili partisi olan Ahrar Fırkası Sabahattin’in fikirleri ile uyum gösteriyordu. Bu sebeple bu partinin liderinin Sabahattin olduğu görüşü çeşitli çevreler tarafından ortaya atılmıştı. Fakat Sabahattin ilk anda siyasi hayata atılmayacağını yakın çevresine söylemişti (Ülken H. Z., 2019, s. 485). Ahrar Fırkası’nın kuruluşu üzerine Hüseyin Cahit Tanin gazetesin de “İntihap Entrikaları” adlı bir yazı yayınladı (Tütengil, Prens Sabahattin, 1954, s. 38-42).  Bu yazıda Hüseyin Cahit Sabahattin’i Rum Patrikhanesi ile birleşmekle suçlamıştı. Ve “Adem-i merkeziyet Midilli’nin, Sakız’ın hep birer Girit olması için hazırlanmak demektir.”

Bu makale yayınlandıktan sonra Sabahattin, bir konferans verdi. Arkadaşı Satvet Lütfi bu konferanstan bahsederek bir makale yazdı ve şu cümleyi yazdı: “Biz ne mebusluğa, ne memurluğa aday olduk. Hiçbir insan kuvvetinden, hiçbir yardım istemedik.” Bu cevaba rağmen Hüseyin Cahit suçlamalarına devam etti (Ülken, 2019, s. 486). Bu tartışmalar sırasında 31 Mart vakası gerçekleşti ve 2.Abdülhamid tahttan indirildi. Prens Sabattin bu olayda kendisini suçlayan çevrelere karşı önlem aldı. İkdam gazetesinde askerlere yazdığı mektupta, onları subaylarının emirlerini dinlemeye çağırıyordu (Ülken, 2019, s. 486). Gazeteler Sabahattin’in tutuklandığını yazdılar. Fakat Mahmut Şevket Paşa kendisinden özür dileyerek serbest bıraktı. 1908’de teşebbüs-i şahsi ve adem-i merkeziyet fikri etrafında toplanan liberal gençler Nesl-i Cedit Kulübü diye bir grup oluşturdular. Bu grubun Sabahattin’in etrafında meydana gelmesi, ondan yardım görmesi ve ülkedeki siyasi ortamın yeniden bir istibdat haline gelmesi nedeniyle 1911’de faaliyetini kesti.

Sabahattin’in Üçüncü İzah’ı 1910-1911 yıllarında Paris’te yazdığı mektuplarla makalelerden meydana gelmiştir (Sabahattin, 1911). Bu eserde Sabahattin, başta Hüseyin Cahit olmak üzere İTC ileri gelenleri tarafından kendisine yapılan suçlamalara cevap vermiştir. Meşrutiyet’in ilanından sonra Abdülhamit tahtından indirilmiş fakat durum değişmemiştir. Yıkılması için büyük uğraşlar verdiği istibdat devam etmektedir. Sabahattin bu hali, eğitim tarzının getirmiş olduğu bir acziyet olarak yorumluyordu. Hayatımızı daha iyi yöntemlerle kazanmak, üreticileri, müteşebbisleri artırmak gerektiğini ve teşebbüs-i şahsinin memlekette uygulanması gerektiğini söyler. Altıncı mektupta, “İçtimai ilerlememiz ve üstünlüğümüz hangi şartlarda ve hangi araçlarla sağlanıyor?” sorusu üzerine düşünüyor. Bunu cevaplandırmak için sosyal bilimlerin sosyal sınıflamasından hareket etmek gerekir. Cemaatçi kuruluş ve infiratçı kuruluş diye iki ayrı cemiyet tipini adlandırıyor. Birinci tip kavimlerde insanlar kendilerine güvenmiyorlar; mensup oldukları aile, cemaat, parti ve hükümete dayanıyorlar. İkinci tip kavimlerde ise insanlar kendilerine dayanıyorlar. Üretim güçleri yüksek, müteşebbis, bağımsız cemiyetler kuruyorlar diyor. Yedinci mektupta, kurtuluşumuzu toprağa sağlam yerleşmede, şimdilik bir tarım memleketi olmamızda görüyor. Türkiye’yi var eden köylü olduğu halde, her yerde ve her sınıftan çok ezilen yine köylüdür. Kurtuluş bu himayesiz, rehbersiz kalan köylülerle iktisadi durumları gittikçe daralan şehirli gençler arasında çiftçilik ve içtimai münasebetleri yaratarak Anglasaksonlarda gentleman sınıfının üzerine aldığı büyük rolü aydın gençlere vermededir, diyor (Ülken, 2019, s. 487).

Sabahattin, küçük üreticilerden yoksun olan memleketimizde tüketicilerin atmasının kesin iflasa doğru gitmek olduğunu söylüyor. Avrupa’ya öğrenci göndermek sorusuna ilişerek, liselerde verilmekte olan eğitimi eleştiriyor. Sabahattin’in 1900’lü yılların başında söylediği bu sorunlar bugün 2024 yılında da devam etmektedir.

Sekizinci mektupta bazı kurumlarımızda yapılan reformlara dokunuyor. Her şeyi hükümetten beklendiği zihniyetinden uzaklaşmamızı tavsiye ediyor. “Eğer umumi hayata ait düzeltmelerde özel hayat düzeltmeleri hedef olarak alınmazsa devlet kurumlarının neresini düzeltmeye kalksak çalışmamız temelsiz kalacak, yıllar geçtikçe yıkılma tehlikesi artacaktır. Bizce içtimai anlamı ile bir Abdülhamit olmadığı gibi, bir İttihat ve Terakki de yoktur. Fakat kelimenin bütün yaygınlığı ile üretim seviyemizin alçaklığı, içtimai kabiliyetimizin yetmezliği, bir şahsiyet yoksulluğu vardır” diyor. İçtimai seçkinleşmede başarının anahtarı şahsi teşebbüstür. Bütün okullarımızı teşebbüs sahibi ve üretici insanlar yetiştirecek bir hale getirmek gerekir (Sabahattin). “Tembellikten teşebbüse doğru ilk adımı atmak değil, tasavvuru bile nerede?” Buna karşı Tanin bile şöyle diyor: “Eğitime gelince, önce yapılanı bozduk demekten başka söylenecek söz yok.”

“Unutmamalı ki içtimai kabiliyetimizi artıracak ordu değil, orduyu besleyecek, savaş gücünü arttıracak memlekettir.” “İç idarede gördüğümüz bütün bozukluklar teşebbüs yokluğu ve merkeziyet usulünün bir sonucu olarak ele alınabilir.”

“Milli bir kredi sağlayabilmek için özel hayatımızda şahsi teşebbüsü, umumi hayatımızda merkeziyetsizliği hakim kılmalıyız. Büyük komşularımıza karşı dikkatli bir dış siyaset tutmamız gerekir. Fransa ve İngiltere ile dost olmak, Rusya’nın Karadeniz’de saldırıcı tasavvurlarına karşı en kuvvetli engel teşkil edecek ve Balkanlar’da silah patlamadan barışın sağlanmasına tam bir teminat olacaktır.” Sabahattin’in bu fikirleri bugün için de geçerlidir. Zorunlu bazı düzeltmeler için dış borçlara başvurmaya lüzum vardı ve başvurulacak yer yine Paris ve Londra’dır. Her şeyden çok kişiliği geliştirmeye çalışmalıyız sonucuna varıyor. “Bize on yıldır düşman olan İttihat ve Terakki’ye on beş yıllık bir dost gibi cevap veriyoruz. Aynı yolda yürümedikse de aynı tehlikeye karşı, aynı savunma noktasından yürümeye başladık. İspat etmek istiyoruz ki, dostlukla düşmanlık karşılaştığı zaman dostluk zafer kazanır, çünkü yaratılış daima iyiye doğru gidiyor.”

Fakat İTC’nin hiç kimseye dinlemeyen idarecileri Sabahattin’in bu iyi niyetli tavsiyelerini dinlemediler ve sonuçları çok ağır oldu. Alman müttefikleriyle beraber imparatorluk çöktü.

Sabahattin, Balkan Savaşı sırasında padişaha şöyle yazıyordu: “Varlığımızın tehdit edildiği bir zamanda düşmanımız ne İtalya, ne Balkanlar, ne de Avrupa, fakat biz doğrudan doğruya kendimiziz.” “Tembellik ve merkeziyetçilik bizi mahvediyor.” Mahmut Şevket Paşa suikastinden sonra Paris’e kaçmak zorunda kalan Sabahattin verdiği uyarıların dinlenmemesi nedeniyle Birinci Dünya Savaşı’na girildiğini gördü. Sabahattin savaşın bitmesinden sonra İstanbul’a geri dönebildi (Kuran, 1948, s. 372).

Son olarak, Sabahattin’in Türkiye’ye döndükten sonra yayınladığı “Türkiye Nasıl Kurtarılabilir” eseri üzerine duralım. “Sosyal hayatımızın sağlam bir temele dayanmadığını ilm-i içtima çoktan keşfetmiş, ondan doğan meslek-i içtimaimizin hareket noktası işte bu asli hakikatin savunulması olmuştur. Başımızda kopan bu son kıyametle ( Birinci Dünya Savaşı’nı kastediyor) artık herkes anlamaya başladı ki, ne umumi hayatımızın, ne özel hayatımızın hiçbir dayanış noktası yokmuş. Halk, partiler, hükümet hep temelsiz, havada yaşıyormuş. Bir kasırga ile savrulan yapraklar gibi düştüğümüz boşlukta tutunacak yer arıyor, fakat bir şey bulamıyoruz. Halbuki bizi kurtaracak gözümüzün önünde duruyor. Eski devrin keyfi idaresine karşı içtimai çevremizden birbirine hiç benzemeyen iki tepki doğmuştu: Birinci tepki olan İttihat ve Terakki zihniyeti, mutlak idare yerine meşrutiyetin, yani genel kuvvetlerin filan şekli yerine filan şeklinin savunulmasını her derde deva sanmış, istibdadın doğrudan doğruya içtimai hayatımızın zaafından ileri geldiğini sezmek bile istememişti. Bu yanlış görüş ıslahat diye yalnız siyasi ihtirasları genişleterek Türkiye’ye meşrutiyet adı altında eski devrin kötü günlerini aratacak feci bir devir daha yaşatıyor. Sosyal hastalığımızın ilmi teşhisi yapılmadıkça ıslahat hakkında ileri sürülen fikirlerin hepsi bu sakat ve aldatıcı görüşleri çoğaltacak. Bunları tutan devlet adamları veya siyasi partiler en büyük iyi niyetle de hareket etseler, memleketin yıkılmasını hızlandırmadan başka bir şey yapmış olmayacaklar.” (Sabahattin, 1918) Sabahattin’e göre istibdada karşı şahsi teşebbüs ve idari merkeziyetsizlik cemiyeti ayakta tutacaktı.

“Zannediyoruz ki en ileri memleketlerde olduğu gibi Türkiye’de de mükemmel şoseler, demiryolları, limanlar, kanallar, okullar, kütüphaneler, bankalar gibi tesisler vücuda getirmek Türkiye’yi Batı’nın medeni seviyesine yükseltebilir. Hiç düşünmüyoruz ki biz bunlardan daima yoksun olagelmişken Batı bunları yoktan çıkarmış ve çıkarmaktadır. Doğu’nun alçalması yolsuzluk, bilgisizlik ve idaresizlikten geliyor deyivermekle nasıl duraklama ve alçalma sebeplerimiz açıklanmış olmuyorsa, Batı’nın bugünkü ilerlemesi yolları, okulları, ilim kurumlarının mükemmelliğidir veya hükümetlerinin iyi idaresinden doğuyor demekle de oranın üstünlük sebepleri açıklanmış olmuyor. Çünkü bilgisizlikle bilgiyi, yolsuzlukla yolları, iyi ve kötü idareleri, hasılı alçalma ve ilerlemeyi yaratan asli sebepler var. Biz bu sebepleri araştıracak yerde daima doğurdukları neticelerle uğraşıyoruz ve çalışmamız boşuna gidiyor.”

Osmanlı hanedanına mensup büyük bir ihtilalci olan Prens Sabahattin’i anlamak büyük oranda bugün Türkiye’nin meselelerini anlamak için bizlere bir ayna olacaktır.

Kaynakça:

Kuran, A. (1948). İnkilap Tarihimiz ve İttihat ve Terakki. İstanbul: Tan Matbaası.

Sabahattin. (1911). İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne Açık Mektuplar: Mesleğimiz Hakkında Üçüncü ve Son Bir İzah. İstanbul: Mahmut Bey Matbaası.

Sabahattin. (1918). Türkiye Nasıl Kurtarılabilir? / Meslek-i İçtimai ve Programı. İstanbul: Hilmi Kitabevi

Tütengil, C. (1954). Prens Sabahattin. İstanbul: İstanbul Matbaası.

Ülken, H.Z. (2019). Türkiye’de Çağdaş Düşünce Tarihi. İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.

Yazar Hakkında