Starbucks size zorla kahve mi satıyor?
![Starbucks size zorla kahve mi satıyor?](/../images/posts/starbucks-size-zorla-kahve-mi-satiyor.webp)
Küreselleşmenin artmasıyla karşımıza kendini genelde sosyal medyada gösteren yepyeni bir güruh çıktı. Konsolide bir topluluk değiller. Bu yüzden onlara isim vermem mümkün değil. Bazı fikirdeşlerim onlara “ılık su komünisti” veya “iPhone sosyalisti” derler. Hepimiz en az bir kere “Kapitalizm Nedir?” başlığı altında çeşitli paylaşımlara maruz kalmışızdır. Çeşmeden hiyerarşik sırayla akan ve işçiye bir iki damla kalan kadar parayı sömüren, ucuz kumaşa logo koyup sana binlerce dolarlık fatura çıkaran veya başlıktaki örnekteki gibi iki liralık kahveyi yirmi liraya satan sistem…
Yıllardır her sosyal medya sitesi biraz daha orta yaş üzeri insanlarla dolmaya başlıyor ve gençlik yavaş yavaş oralardan uzaklaşıyor. Şahsen ben Facebook’u ciddiye almayı bırakalı uzun zaman oldu. Şimdi de Instagram’da, hayattaki rolüyle uzaktan yakından alakası olmayan insanlar daha önce hakkında hiç okumadıkları, dinlemedikleri konular hakkında yorumlar yapıyor. Instagram’da diye özellikle belirtiyorum çünkü yakın zamanda gözüme fazlasıyla batmaya başladı. Sizlere girizgahta bahsettiğim üç örnek vardı. Gelin hep birlikte bu söylemleri çürütelim.
Neden kapitalizm patrondan genel müdüre, genel müdürden amire, amirden işçiye gidecek bir biçimde hiyerarşi oluşturmaz?
Bu bahsi geçen sistem tıpkı Türkiye gibi halkın bir yarısının diğer yarısını doyurduğu, memur merkezci ve istihdamın temelini devlet olarak gören ideolojilerin egemen olduğu ülkelerde mevcuttur. Yani aslında kazancın vergi süzgecinden geçmesi kapitalizme ve onun prensiplerine aykırıdır. Bunun mantığını kıyaslama yaparak anlatalım. İki ayrı kurumu ele alalım, biri devlete ait A kurumu ve diğeri de özel bir firma olan B firması; iş alanları da şu anda hem devletin hem özel sektörün içinde bulunduğu bir sektör olan sigorta olsun. İki kurumun da bu aylık iç harcama payının 100 birim para olduğunu düşünelim. Devlete ait olan A kurumunun müdürü, yıllar önce işe aldığı ve çoktan kadrolaştırdığı, hiçbir işe koşmasına dahi gerek kalmamış bir çalışanına o ay 10 birim para ödeyecektir. B firmasının işvereni ise şirketin genel zararını minimuma indirgeyerek firmasına ekstra bir bütçe kazandıracağından işine yaramayacak bir personeli elinde tutmayacaktır. Böylece kendi parasından tasarruf eden B firmasının işvereni bize Friedman Harcama Matrisi’ni ve kapitalizmin minimum harcamayla maksimum verim ilkesini hatırlatmış oldu. Yani devletin tıkanmış bürokratik sistemi, eline geçen parayı yüzlerce kez elekten geçirirken, hür bir müteşebbisin sistemi ona ve çalışanlarına bir artı sağlamış oldu. Uzun lafın kısası, bahsettiğim kapitalizm karikatüründe “Kapitalizm Nedir?” yerine “Kapitalizm Ne Değildir?” yazmaları gerekir.
Kapitalizm size iki liralık kahveyi yirmi liraya mı satıyor?
Bu konu en çok denk geldiğim ve her gördüğümde tüylerimi Karl Popper’ın saçları gibi diken diken eden bir konu. Önceki cümlelerimden anlayacağınız üzere, serbest piyasa çatısında her birey özgür olduğu gibi her firma da özgürdür. Kısacası sen de kahve satabilirsin. Evet, her sabah uyanıp Starbucks’ı eleştiren kardeşim, sen de! Bu konuyu anlayabileceğimiz en basit konsept şudur; arz ve talep. O ürünün bir alıcısı olmasa daha fazla talebi de olmaz. O ürün o fiyata alındığı sürece satılmaya da devam edecektir. Bundan dahi rahatsız olanlar için çok daha basit bir yaklaşım sunuyorum. Almayın! Kimse siz başka bir yerde iki liraya kahve alabilecekken, size zorla yirmi liralık kahve satmaz. Daha derin açıklamalar yapmak isterdim fakat arz ve talep eğrisinden öte her konsept çok daha karmaşık olduğu için, bu temel prensibi açıklamakla yetineceğim.
Özel çekirdeklerden özel kahveler imal ettiğini iddia eden bir firma, zarar etmemek adına bir kahveyi iki yüz liraya da satabilir, en basit granül kahveyi kaynar suyla karıştırıp satan biri de. O özel kahvenin alıcısı bu fiyattan haberdarsa ve yine de o kahveyi tüketmek isterse yine tekstil örneğindeki gibi buna dilediği kadar para harcayabilir. Aynı tezi tekrar tekrar belirtmek istemediğim için bu konu üzerindeki başka bir noktaya değineceğim. Granül kahve satan firmanın giderleri az çok tahmin edilebilir. Kahvenin toplanışı, üretimi, lojistiği, paketlenmesi ve bu ürünün tanıtımı. Bir kafenin giderleri ise bunların üzerine onlarca fazladan maliyet getirir. Vergileri görmezden gelsek dahi, bir işyeri açmakla; oraya sözleşmeli çalışan almak, iç ve dış dekorasyonla ilgilenmek ve kira vermek gibi yepyeni sorumluluklar eklenir bu hesaba. Yani bir kafe, az önce örneklediğim granül kahveyi de satacak olsa konumu, beklentisi, iş hacmi gibi değerleri ortalama aldığımızda bile, o ürünü bizzat marketlere sunan firmadan en az üç kat fazladan fiyat vermektedir. Ve bu oran sadece zarar etmemek içindir. Özellikle çok rekabetçi bir sektörden bahsettiğimiz için, piyasada fiyat belirleyebilecek bir tekel firma da söz konusu değildir.
Verdiğiniz parayı hak ettiğini düşündüğünüz ürünleri satın almak için harcamak sizin elinizdedir fakat başkaları sizin gibi düşünmediği için onlara karışamazsınız…
Yazar: Ekim Atay