TikTok Yasağına Karşı

· Yazar: Eğe Kağan Şafak
TikTok Yasağına Karşı

13 Mart 2024 tarihli Temsilciler Meclisi oturumunda, Tiktok’un yasaklanması oylandı. Yasağın kabulü için 352 oy, reddi için ise 65 oy kullanıldı.¹ Ret oyu kullanan vekillerin 50 tanesi Demokrat Parti, 15 tanesi ise Cumhuriyetçi Parti üyesiydi.

TikTok’un yasaklanması adına sunulan en önemli gerekçe, kullanıcıların verilerini Çin’e sızdırması. Yani ulusal güvenlik, yasağın en büyük dayanağı. Aslına bakılırsa, uygulama ilk kez yasaklanmaya çalışılmıyor. 2023 yılında Montana’da TikTok yasaklanmaya çalışıldığında, bir federal yargıç bu yasağın “devlet gücünü aştığını ve kullanıcıların anayasal hakkını ihlal ettiğini” savunmuştu.²

Yasak, günümüzde görevde olan ve sol liberal eğilime sahip olarak görünen Biden hükümeti tarafından yürürlülüğe konulmuş gibi görünebilir. Resmiyette bu gerçekten de böyledir fakat siyasi hafıza bugünle yetinmez. Asla unutulmamalıdır ki bu yasağın önerisi ilk olarak Cumhuriyetçiler yani kendini muhafazakâr olarak sınıflandıracak siyasetçilerden gelmişti.³ Trump yönetimi, TikTok ile ilgili yasak önerilerini ilk kez güçlü şekilde zikretmişti.⁴ Sonralarda Trump tarafından başlatılan inceleme süreci, Biden tarafından devam ettirildi ve bugüne gelindi. Trump’tan Biden’a, hiçbir başkanın sorun görmediği bu süreç, tasfiyeyi de içinde barındırıyordu. Yani eğer güvenlik açığı bulunursa, piyasanın bir aktörü, hükümet görevlilerinin birkaç sözüyle piyasadan silinebilecekti.

Texas Temsilcisi Dan Crenshaw, “düşmana ait olması” sebebiyle TikTok’ı yasaklamak istediklerini söyledi.⁵ Burada şunu belirtmeliyiz ki, yasak, TikTok’un sahibi Çinli firma ByteDance, uygulamayı satmazsa yürürlülüğe girecek. Yani konu sadece basit bir yasak değil, bir piyasa aktörünün devlet tarafından bir hamleye zorlanması açısından bakıldığında, özgürlük ihlali. Ve tabii ki ekonomik açıdan korumacı bir hamle. Menşei açısından Çin’e ait olan uygulama, dünya çapında şu an en popüler uygulamalardan biri ve bunun Amerika lehine satışı kesinlikle “ulusal” çıkarlara hizmet eder gibi görünüyor.

Tabii ki ulusal güvenlik muhafazakârların en büyük dayanaklarından biridir. Bu sebeple önerinin onlardan çıkması şaşırtıcı değil fakat yasağı destekleyen tek kesim de onlar değil. Bu yasak, ana akım siyasetin büyük kısmı tarafından destekleniyor ve aslında bu bize, Rothbard’ın muhafazakârlık hakkındaki geniş tanımının ne kadar doğru olduğunu gösteriyor.⁶ İki kutuplu siyasetin iki kutbunun pratikte birbirinden farkı pek az: İki taraf da bir şeyleri yasaklamanın veya müdahalede bulunmanın peşinde, yani aslında iki taraf da eski şiddet düzenine hasret duymakta ve şiddet kullanarak fikirlerini dayatmayı istiyor. Rothard’ın muhafazakâr olarak tanımladığı kesim, bugün ABD’deki iki kutuplu siyasetin sözde birbirine rakip siyasetçileridir. Hepsi birbirinin aynısıdır, sadece farklı seçmen kitlelerini kandırmayı kendilerine hedef olarak seçmişlerdir. Konu özelinde bakacak olursak, iki taraf da Çin’e karşı derin bir nefret beslemekte ve ona nasıl olduğunu umursamadan zarar vermeyi istemektedir.

TikTok’un Çin’e veri sızdırmasının bir komplo teorisi mi yoksa bir gerçek mi olduğu henüz kanıtlanmış değil. Bugüne kadar bu mesele üzerinde hep bir gerçek-komplo teorisi tartışması yürütüldü. Ezici çoğunluk asla konunun temelleriyle ilgilenmeyi umursamadı. Sadece birkaç siyasetçinin iddialarının ve yasakların tartışılması yeterli görüldü. Bugün ABD’nin -bazı istisnalar haricinde dünyadaki tüm ülkeler gibi- bir yasaklar ülkesine doğru evrilmesinin en büyük sebeplerinden biri siyasetin yürüttüğü bu sığ tartışmadır. Tartışmaları yetersiz buluyoruz, bu sebeple ana akım siyasetin tartıştığı konular yorum alanımızın içinde değil. Bunun yerine meseleyi temelden ve iki kutuplu siyasetten bağımsız şekilde ele alacağız.

Anlaşılacağı gibi, siyasetin iki zıt kutbu bu konuda büyük bir ortaklık ve fikir birliği içindeler. Bunun en büyük sebebi ise konunun “ulusal güvenlik” ile bağlantılı görülmesi. Bu her ne kadar doğru olsa da, göründüğü kadar basit değil. TikTok’un Çin’e veri sızdırması, uygulamanın ülkedeki tüm bireylerin kullanımına yasaklanması için yeterli midir? Bu soru önemli çünkü TikTok’un yasaklanması, milyonlarca Amerikalının fikirlerini söylemekten mahrum bırakılması anlamına geliyor. TikTok, zaman zaman bireylerin bazı siyasi veya toplumsal hareketlerde bir araya geldiği bir platform olma işlevini üzerinde taşıyor. Bu önemli soruların cevabını bulmak için önce ulusal güvenlik hakkında bir sorgulama yapmamız gerekiyor.

“Ulusal” kavramıyla kastedilen ve ülkedeki her bireyi teker teker ilgilendirdiği anlaşılan bu güvenlik sorunu, bir uygulamanın yasaklanmasıyla giderilebilecek kadar basit değil. Hatta alınan önlemler sorunu daha da derinleştirmekten başka hiçbir şeye yaramıyor. Güvenlik, eğer kişinin kendisi tarafından sağlanmıyorsa, sorumluluğun başkasına aktarılması ve bazı ihlallerin sadece o kişiye özel olarak hiçe sayılmasıdır. Bir güvenlik görevlisini ve ona ödeme yapan kişiyi düşünecek olursak, kişi, belli bir süre içinde saldırılara karşı kafasını yormaktan vazgeçebilmek için güvenlik görevlisinin özel alanlara girişine ve müdahalesine izin verir. Örneğin, güvenlik görevlisi, güvenlik ihmallerini gözetlemek için evin içindeki çoğu noktaya bakabilir veya saldırı anında ona ödeme yapan kişinin üzerine atlayarak onu koruyabilir. Yani herhangi bir insanın yapma hakkı olan şeyin çok daha fazlasını yapma hakkına sahiptir. Bu “hak” ona karşılıklı rızaya dayalı bir anlaşma sonucunda verilmiştir.

Meşhur güvenlik-özgürlük tartışması herkes tarafından bilinir. Genelde çoğunluk güvenliği tercih ederken, “radikal” azınlık özgürlüğü seçer. Basit bir analojiyle güvenlik görevlisi senaryosu, güvenlik-özgürlük tartışmasına uyarlanabilir. İnsanlar devlete güvenlik konusunda bir yetki vermiştir ve devlet -yani senatörler ve vekiller- bu yetkiye dayanarak yasaklara karar vermiştir. ABD’de ana akım siyasetin tüm üyelerinin güç aldığı dayanak budur. Burada ortaya çıkan ilk problem, verilen yetkinin ne zaman ve nasıl verildiğidir. Yetki, net olarak görülür ki, bir zorlamanın ve dayatmanın eseri olmaktan öteye geçemez. Rızaya dayalı bir anlaşma genellikle gerçekleşmemiştir. Bazı tekil örneklerde gerçekleşmiş olması, tüm insanların hayatına müdahale etme yetkisini hiç kimseye veremez.

Bu yasağı tabii ki güvenlik açığı sebebiyle savunanlar ya da uygulamadan nefret ettiği için destekleyenler mevcut. Büyük çoğunluk ise dış siyasetteki çıkarlar adına bunu destekliyor. Fakat bilmedikleri şey, devlet açısından bakıldığında, TikTok yasağından etkilenen kullanıcılar, emeğine ve malına çökülen girişimciler ve kendileri arasında hiçbir fark olmadığıdır. Yasak kabullenildiğinde, aslında gerçek olmayan, karşılıklı rızaya dayalı güvenlik anlaşması da kabul edilmiş olur. İlerleyen zamanlarda, herhangi bir olağanüstü durum veya ulusal çıkar sebebiyle, yasakları destekleyen kişilerin günlük rutinindeki herhangi bir uygulama da yasaklanabilir. Aynı yetkiye dayanarak Senato, şunu söyleyebilir: “Olağanüstü güvenlik durumu sebebiyle evinize el koymamız gerekiyor, Temsilciler Meclisi oylamasında 352-65 sonucuyla onay çıktı ve biz de onaylarsak evinize el koyacağız.” İşte, o andan itibaren söylenecek hiçbir şey yoktur. Önceden verildiğini kabul ettiğiniz yetki, sizi etkilemeye başlamıştır ve anlarsınız ki aslında ortada rızaya dair hiçbir şey yoktur. Dış siyasetteki saldırganlık, temellerini iç siyasetteki saldırganlıktan alır. Çin’e zarar vermek adına önerilen yasakların yapıcıları aslında ileride bir gün kendi vatandaşlarına zarar vermekte hiçbir sorun görmez. Bazı vatandaşların zarar görmesi, çoğunluğun çıkarı için gereklidir. Bu karar çoğunluk tarafından desteklenir ve sonra o çoğunluktan bazı kişiler farklı bir yasaktan zarar görmeye başlar. Bu döngü, uzunca bir süre devam eder ve zarar görmeyen tek kesim devlet gücünü elinde bulunduran veya gücü etkileyebilen ayrıcalıklı azınlıktır. Daha önce de söylediğimiz gibi, yukarıdan bakıldığında başka ülkedeki insanlar ve sizin aranızda hiçbir fark yoktur.

Tüm bunlar bir yana, bu sözde “ulusal çıkarlara” yönelik hamlenin iddia edilenin tam aksine yani elit bir azınlığa hizmet etme ihtimali çok yüksektir. TikTok’un Amerikan piyasasındaki yeri çok büyük.⁷ Böyle büyük etkiye ve değere sahip bir uygulamanın yabancı girişimcilerden alınarak yerli girişimcilere satılması, ilk bakışta hoş görünen bir ulusal çıkar hamlesidir. Ancak sonradan akla gelen bazı kritik koşullar gerçeği anlamaya yardımcı olmaktadır. Öncelikle, piyasada girişimcilerin devlet açısından bakıldığında farklı olması için hiçbir sebep yoktur. O halde birbirinden farksız olan girişimcilerden birinin hakkı ihlal edildiğinde ve bu onaylandığında, diğer ihlallerin olmaması için de hiçbir sebep yoktur. Böylesine güvensiz bir ortamda yeni girişimcilerin kendini güvende hissetmesi zordur. Girişimcilerin çabası daha iyiyi üretmeye yönelik değil de siyasi gücü ele geçirmeye yönelik olduğunda, piyasa gerçek işlevini kaybetmeye başlar. Artık rekabet, ürünler üzerinde değil siyaset üzerinde gerçekleşmeye başlar. ABD’nin bu yöne evrilmesi, rekabetin doğuracağı sonucun daha kaliteli hizmetler yerine daha kaliteli yalanlar olmasına sebebiyet verecektir.

Bu riskler bir yana, satışlar iki taraflıdır. Yani ByteDance, uygulamayı satmaya karar verirse, satacak birine ihtiyacı vardır. Bu satışa kolaylıkla ABD hükümeti tarafından el atılabilir ve bunun hukuka aykırı olması için de hiçbir sebep yoktur. Devlet eli değdiğinde, satışın yönü bazı ayrıcalıklı insanlara doğru yönelebilir. Sonuç olarak devlete yetki verilmiştir, bugün uygulamayı tehdit eden Senato yarın satış istemediği şekilde yapılırsa buna müdahale etmeyecek midir? Bu müdahale için yapılması gereken, Temsilciler Meclisi’nde 300 civarı elin havaya kalkması ve ardından Senato’da bir oturum sonucunda kabul edilmesidir.

Ve bu kadar, yaratılan sahte yetkinin rastgele bir insanın hayatına dokunması bu kadar kolaydır. TikTok’un yasaklanmasına karşı çıkmak, insanların kendi bedenleri ve hayatları üzerindeki haklarını savunmaktır. Eğer yasaklar tartışılıyorsa, şu söz asla unutulmamalıdır: “Olağanüstü durumlar daima birey özgürlüğünün güvencelerinin aşınmasının bahanesi olmuştur ve bir kez askıya alındıklarında, böyle olağanüstü yetkileri üzerine alan birisi için olağanüstü halin sürüp gitmesinin icabına bakmak zor değildir.*.”*⁸ **Crenshaw’un sözlerini hatırlayın. “Olağanüstü durum” -ulusal güvenlik tehdidini kastediyoruz- adına insanların konuşmasını yasaklamanın uygun olduğunu söylüyordu. Yeni gelişmeler ve oylamadan çıkan sonuç bize şunu gösterdi, gerçekten de ufak yasaklar ve tedbirlerle başlayan her öneri zamanla insanların hayatını esir almaya doğru gidecek olan bir yasaklar zincirini başlatmaktadır.

İnsanların kendisini ifade etmesinde aracı konumunda olan bir platformun yasaklanması, insanların konuşma haklarını ellerinden almakla aynı şeydir. Yasağa bu şekilde karşı çıkıldığında, “başka platformların da olduğu” yani alternatiflerin var olması sebebiyle yasağın sorun çıkarmayacağı söylenebilir. Ancak, en baştan beri söylediklerimizin buna yeterli bir karşılık verebileceğini düşünüyoruz: TikTok ve herhangi bir sosyal medya uygulaması arasında hiçbir fark yok, birini yasaklama hakkı devlete tanındığında diğerinin de yasaklanması an meselesidir. Amerika bu hamlesiyle kuruluş ilkeleriyle çelişmektedir. Gittikçe otoriterleşen dünya düzenine ayak uydurmak adına kendi meşruiyetine saldıran bir hükümetin -ki burada Senato ve Temsilciler Meclisi’ndeki her bir vekili de kastediyoruz- yaptıklarının meşruiyeti sallantıdadır.

TikTok’un başarısı, onun tercih edildiğini ve gerçekten iyi iş çıkardığını gösteriyor. İddia edildiği gibi bir güvenlik açığı varsa eğer, yapılabilecek tek şey insanları uyarmaktır. Uyarılara ve belki de kanıtlara rağmen insanların hâlen o uygulamayı tercih etmesi durumunda, kimsenin onlara bir şey söylemeye hakkı yoktur. Risk, kişiye ait olmalıdır. Eğer “Bireyi kendi aptallığına karşı korumanın hükümetin görevi olduğu ilkesi” bir kez kabul edilirse, “daha fazla ihlale karşı hiçbir ciddi itirazda bulunulamaz.”⁹

Referanslar

  1. CNN - 13 Mart 2024: Temsilciler Meclisi TikTok Yasağı Oylaması
  2. NBC News - Montana’da TikTok Yasağı Engellendi
  3. ABC News - TikTok’un Ulusal Güvenlik Tehdidi Oluşturduğu İddiası
  4. The Economist - TikTok ve Trump
  5. Twitter - Dan Crenshaw
  6. Rothbard, M. N. (2009). Eşitlikçilik: Doğaya Karşı İsyan. (pp. 30-35). Liberte Yayınevi.
  7. Oxford Economics - TikTok ve ABD
  8. Hayek, F. A. (1997). Hukuk, Yasama ve Özgürlük Cilt III. (pp. 185-186). Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.
  9. Mises, L.V. (1998). Human Action. (pp. 728-729). The Ludwig von Mises Institute.

Yazar Hakkında